30 Ekim 2009 Cuma

esenlikle:)

ortak hayaller paylaştığım arkadaşımdan gecenin en zor sorusu: en fazla kim olabiliriz?

geç vakit, karanlıkta yürüdüm. azıcık korktum. biraz üşüdüm. akşam yemeği iki bardak süt, yanına çikolatalı kurabiye ve armut. büyümenin en güzel yanı, kimsenin ne yediğinize karışmaması belki de. yürüyüşten sonra da ılık süt. mayışmam lazımdı ama nerede...

kitaplarımı düzenledim. okşadım. tozlarını aldım. içlerine sıkıştırdığım kağıtlara baktım.

yarın sepya tonlarına ayarladığım makinamla eski püskü bir dünya bulmaya çalışacağım.

bir arkadaşım bana van gogh tablosundan yaşam armağan etti. mutlu oldum.

yolladıklarım ulaşmıyor. neden ki?

geleceğini bildiğini bekleyen...oruç aruoba, kocaman bir battaniye, uyku. ekimin son cumasından arta kalacaklar.

esen kalın, mutlu olun.

29 Ekim 2009 Perşembe

eldiven, istekler, kutlama


battaniye çok fazla zamanımı alıyordu bende parçalardan parmaksız eldiven yaptım. fena olmadı...

bir sürü kartpostal aldım. yarın 10 tane postalayacağım. çok eğlenceli...

etsy den bugünlerde istediklerim:

bu yastık

kulaklarım delik olsa bu küpeler

bu güzel thing

bu resim

bu defter - çok pahalı-

arkadaşlarla 29 Ekim kutlaması, yemek, donut, kahve. arada da güldüm:)

esenlikler...

28 Ekim 2009 Çarşamba

notlar


yılan balığını sevmiyorsun, zorlama.

arkadaşının dediği gibi can sıkıntısı karşı devrim ise, bugün o devrimin en ateşli neferisin...

halıya döktüğün meyve suyu küf yapmış, bir şeyide zamanında yap. temizle...

aynı e-postayı birden çok alan insanlardan mısın yoksa hala kartpostalların romantikliğine sığınmış, masa örtülerini gül desenli seçip, burun kıvırdığın şeylerle etrafı süslemeyi hayal eden küçük insanlardan mısın?

dünyadaki bütün hayvanat bahçelerindeki hippopotamlar birleşse ve kafeslerini parçalasa, filler onları takip eder mi?

hazırlıksız yakalanan yoksunluk beni nereye kadar ayağımı denk almaya zorlayabilir?

birilerini tercih edince illa ki başka birilerini yolda mı bırakmış olursun?

peşindeki atlıları sen mi uydurdun?

publish butonuna bas. kalk, çay suyu koy, su ısınırken kloraklı suyla halını sil. ellerini yıka, poşetten çayı çıkar. su ekle. hemen bir yudum al. dilin yansın...

27 Ekim 2009 Salı

salı, yoshinogari, giants

uyumadan önce acele karalama:

okulda her zamanki yoğunlukta bir hafta devam etmekte. rebecca'dan pek güzel bir gökyüzü kartpostalı aldım. bir tane de türkiye'den kartım var :) arkadaşlarla yemek, çocuk parkı eğlencesi, kahve eşliğinde sıradanı aşan bir salı akşamı oldu. günün şarkıları la isla bonita ve hayat sevince güzel...

cumartesi ve pazar gecelerini uyumadan star wars serisinin tamamını -6sı birden- izleyerek geçirdim. mutluyum. unuttuklarımı hatırlattı. yüzbin milyon kere izleyebilirim sanırım.


geçtiğimiz pazar japon ailem ile geçirdiğim ve her zaman ki gibi süper eğlendiğim bir gün oldu. saga da yoshinogari harabelerine götürdüler.

yoshinogari harabeleri japonyada ki en eski yerleşim birimi olarak geçiyor. bulunduğum şehre yaklaşık 2 saat uzaklıkta. yoshinogari de normalde sadece yapıların temelleri bulunmuş ama yerleşimi aslına uygun olarak tamamen tekrar ayağa kaldırıp mükemmel bir parkur haline getirmişler.

köyün surları ve hendekler:



kocaman öğle yemeği, japonların az yemek yediklerini söyleyenler kesin yalancıdır:)


oktober fest e katılan bir arkadaşım gönderdi bu videoyu. çok güzel dev kuklalar... sağlıcakla kalın...

24 Ekim 2009 Cumartesi

noh tiyatro

farklı bir gün...


noh- klasik müzikli japon tiyatrosu, oyun sadece erkekler tarafından sahneleniyor. geleneksel çalgılar ve müzikler eşliğinde çok ağdalı bir japoncayla konu anlatılıyor. japon arkadaşımız bile söylenenleri anlamadı oyun öncesi dağıtılan broşürlerden bize neler olduğunu anlattı...

ev sahibi ve hırsız:


keşiş:


samurai:


samurai ın hizmetkarı:


samurai ın hayaleti:


kocaman bir donburi ve evimdeyim...ders, ders ders...iyi cumartesiler...

23 Ekim 2009 Cuma

çikolatalı türk kahvesi, dila hanım


bu gece türk kahvesinin şeker yerine çikolata ile pişirilmişini -mis gibi kokuyor-, en sevdiğim kadir inanır türkan şoray filmi olan dila hanım eşliğinde tükettik...güzel bir nostalji gecesi oldu...özlemişim dila hanımı ve arkadaşla yapılan dolu dolu sohbetleri, ayrıca makedonya 1900'ü. okulu sorarsanız aynı...geri dönüşün heyecanı 5 ay öncesinden beni yoklamaya başladı. neyi nasıl taşıyacağım, götüreceğim vb... daha çok var ama plan yapmaktan kendimi alıkoyamıyorum. çok uzun zaman oldu dönmeyeli. bu 5 ayda yapılacak deneyler, gidilecek kongreler, yeni yerler, sevgiliyle japonya off off... daha yavaş geçen zaman istiyorum, nasıl geçtiğini anladığım, tadını çıkardığım, okuyup çıkarsadığım.

siz esen kalın...

21 Ekim 2009 Çarşamba

bir ticaret masalı, wonders of a godless world

uzun zamandır bu filmi izlemek istiyordum. pek güzel, çok güzel, kesin tavsiye filmi...


ayrıca: şarkıları hep uydurarak söylerim. ve bence, inleyen nağmeler ruhumu sardı... dizesinden sonra...yeşil gözlerinde hep martılar vardı... dizesi orjinalinden daha güzel:)

ayrıcanın ayrıcası: nick cave- to be by your side

kararımı vermenin rahatlığı içindeyim. bir arkadaşımın mutlu mesut olmasına seviniyorum.


bu kitabı merak ediyorum:



okul ve bir film sonunda çarşamba çarşafa dolanır...tatlı rüyalar

20 Ekim 2009 Salı

balık, deniz, plankton

bugün bir minibüs dolusu hoca, arkadaş, yaşlı amca popülasyonu ile sabahın köründe yola çıktık. üniversitenin balıkçılık enstitüsü ve deniz bilimleri istasyonunda güneşli pek mutluluk verici bir gün idi. küçük bir tekne ile açıldık plankton topladık. yüzüme dalga değdi, güldüm. kuş baktım, kocaman sandviçlerle eğlendim. gözlerimi kapayınca vapurdaymışım gibi hissettim. hatırlanası bir günün kaydıdır. esenlikle...

balık tankları:



kasık çizmeleri:


kara çaylak:


arthropod:


plankton ağları:


mükemmel deniz:


amakusa'da minik minik adaları birbirine bağlayan köprüler:


19 Ekim 2009 Pazartesi

uzun gün


sabahın kör vaktinde okula gitmenin tek güzel yanı, 10 dakikalık yürüme mesafesinde günün doğuşuna tanık olmak. kıpkırmızı bir güne başladım. lotr tanımıyla dün gece çok kan akmış olmalı ki sonucunda gün bu kadar kızıl başladı, pehh pehh...

bugün labda işler pek tıkırında değildi. artık benim de sabrım kalmadı, bir an önce bitsin de kurtulayım istiyorum sanırım... bugün için toplamda 14 saatlik bir çalışmanın ardından şu satırları yazabilmem bile mucize kabilindeyken, daha da yarına kadar hocaya göndermem gerekenleri düşününce iç sesim sadece bitsin artık bu çileeee diyor...

siz esen kalın...

aa birde japonya ya ilk geldiğimde tutor ım olan, şimdi ise usa de post doc yapan arkadaşım suresh baba olmuş. pek güzel bir bebek:) günün tek iyi haberi olsa gerek...

18 Ekim 2009 Pazar

ekimin ortası, pazar

geçen gece söylediklerimi uyguladığım bir pazar günü oldu. bütün gün film izledim. uyudum. kek yaptım. battaniyem ile uğrastım. çok dolu, okulda geçirilen cumartesiden sonra bugün ilaç gibi geldi.

izlediğim film el aura, arjantin yapımı, yavaş ilerleyen, karanlık atmosferli bir soygun filmi. görüntüler çok güzel.


elmalı kek çok güzel oldu. birazdan arkadaşlarla içilecek kahveye eşlik edecek. tarif buradan


ve bitmeyen battaniyemin bir kısmısı. hayatımda ilk ve son kez böyle birşey yapıyorum. zaten bunun bitmesi de bir kaç ayı bulur. ayrıca internetten öğrenilen tığ işi bu kadar olur:) iskandinav bloglarında dolaşınca özenilen bu gibi şeyler kesinlikle zaman öğütücü.


sağlıcakla...

16 Ekim 2009 Cuma

einstein, lymelife

bugünlerde

içimde kocaman bir tembelhayvan var. herşeye aman boşver diyor. evde ekose battaniyenin altına gizlenip, uyumak istiyor. arada ayağı soğuk görürse, ayaklarını karnına doğru topluyor ve kocaman bir yumak oluyor. ve kaburgalarımın arasında yaşayan bu hayvan, beni gittikçe huzursuz ediyor.

bu gece okuldan sonra evde ne varsa soslu makarna eşliğinde filmler izlendi.

arkadaşımın seçimi: einstein and eddington, bbc nin çektiği tv filmi . çok eğlenceli albert einstein ın max planck a max hey dostum diye seslenmesi çok güldürdü bizi...



ve bu gecemi güzel kılan film, lymelife. tagline: the american dream sucks.


kocaman bardak çay, muz eşliğinde küçük hayat filmleriyle harcanan bir cuma gecesi. tatlı rüyalar.

15 Ekim 2009 Perşembe

sucuk

bu hafta okulda pek yoğunum. eve geldiğimde de sevgiliyle oynanan scrabble sonucu beyin mıncıklaması geçirip uyuyorum.

akşamüstü bir mucize eseri sonuç veren denememin sevinciyle şehirde dolaştım, güzel kartpostallar, güzel kitaplar aldım. kartpostallarımın yeri hazır: belarus, ispanya, polonya. bakalım kaç günde ulaşacaklar.

dün gece yaptığım bilekliğim, üzerine karakterlerini çok sevdiğim mountain-mountain broşunu ekledim:


ve asıl haber. türk insanı sınır tanımıyor:) hadi mantı açtılar, dolma sardılar ve daha bir sürü şey... fakat sucuk yapım işine girmeleri beni benden aldı...etleri kıyma makinasında çektikten sonra türkiye den getirdikleri baharatları ekleyip sosis aparatıyla bağırsakların içine doldurdular... ben sucuktan ve bilimum kırmızı etten hazetmem lakin benim bile takdirimi kazandılar:) kim tutar sizi...


kıyma makinesi:


bağırsak doldurma zımbırtısı:


kangal kangal sucuklar, kuruyacakmışta mangal yapacaklarmış.


dün gece pandora'nın kutusu'nu izledim. bazı bölümleri çok çok yavaş olsa da beni pek hüzünlendirdi. ananemi arayıp, sesini duymak istedim ki bu kadar uzaktan sadece iyisin değil mi kızım iyiyim ananecim şeklinde gelişen diyaloglar onun güzelim tire ağzını bile hatırlatamıyor bana...


limonlu çay eşliğinde iki muhabbet ve uyku... güzel bir perşembe oldu.

11 Ekim 2009 Pazar

müze, bagel


bir pazar günümü daha hemen hemen aynı ritüelleri tamamlayarak harcadım. mutluyum. müze gezintisi, bagel, kitapçıda dergilerle harcanan zaman, evde kötü bir romantik filme eşlik eden granny square örme çabaları...bagel i ızgarada bekletince ve içine krem peynir sürünce gevreğe benziyor :)

şanslıyım, önümüzdeki ay posta kartlarına hayran olduğum keiko nakamura 'nın sergisi olacakmış. umarım kaçırmam. bugün gezdiğim sergilerden birisi de geleneksel mürekkep boyama ve yıkama tekniğiyle yapılmış resimlerden oluşuyordu. o resimlerdeki siyah beyaz sadeliği çok seviyorum.

izlediğim film, fever pitch, kötü bir ikili, romantik filmin de suyunun suyu:


yapacaklarımı düşündüğümde şimdiden yorulduğum bir hafta beni bekliyor. şimdi ise uyumak ya da uyumamak...

10 Ekim 2009 Cumartesi

terrarium, yürüyüş, kelebek....

uzun zamandır bu kadar eğlendiğim bir gün yaşamamıştım. benim işim kuş ve kelebek olmalı... ancak o zaman mutlu oluyorum. tatsuda nature park ta terrarium için yosun toplama amaçlı uzunca bir doğa yürüyüşü, süt ve fıstık ezmeli sandviçle güzelce bir kahvaltı. sonbahara dönen ağaç yaprakları, inilen vadiler:


güzelim ağaç mantarları:


günün kelebeği budur. kuş olarak bahtıma büyük baştankara, cüce ağaçkakan, uzun kuyruklu baştankara, ak kuyruksallayan, dağ kuyruksallayanı düştü:


terrariumlarıma gelince: en altta çakıl taşından bir tabaka, üstüne dernaj için spanish moss dedikleri hazır satın aldığım likenlerden bir tabaka, toprak tabakası ve karayosunları, süs olsun diye de meşe palamudu ve keçeden yaptığım küçük zımbırtıları ekledim. çok profesyonel olmadı gerçi ama bakalım ne kadar kendi kendine yeterek yaşayabilecekler. master tezimde de deniz yosunu çalışıyorum:) onlar lab ortamında büyüme konusunda pek nazlılar. umarım bu kavanozların pek bir derdi olmaz. sonunda böylece terrarium hevesimi de almış oldum.





akşamda arkadaşlarla alışveriş, güzel bir spor ayakkabı, kocaman bir cappuccino...şimdi limonlu mis gibi bir çayın tam sırası. ayaklarımı da uzatmam lazım kendileri isyan etmekte. sizlere de en az benimki kadar güzel bir haftasonu dilerim. sağlıcakla...

8 Ekim 2009 Perşembe

doğumgünü

bugünün kodları:

kontamine olmuş deneme- böhüü gitti emeklerim-

arkadaşımın mumları unutulmuş doğumgünü kutlaması,

bolca limonlu çay eşliğinde arkadaş familyası ile muhabbet,

en muhteşem gevrek tarifi- ki şu tarifte karar kılındı-,

bulunamayan şarkı: ak bir yaban güvercini gibiydin aşk...üniversite yıllarımın otobüs yolculuğu fon müziği beynimde dönüp duruyor fakat bir türlü bulamıyorum internette püfff...



türkiye deki tüm arkadaşlarımın gittiği ekoloji kongresinden kıskanılası nevşehir, kapadokya fotoğrafları

bir doğa okulunu daha kaçırma

kendimi fena halde eksik hissettiğim bir dönemdeyim. herşeyim yarım yamalak...günlerim, gecelerim, uykum, kararlarım, okumalarım, isteklerim...kısa vade mutluluk planım, haftasonu çantası: küçük kürek, dürbün, fotoğraf makinası, bir sürü poşet, bir küçük sandviç, çayla dolu termos, elma, mandalina, tutunamayanlar...umarım cumartesi sabahı yağmurlu olmaz...

sağlıcakla...


bu çevreye gideceğim cumartesi günü her yer yosundur heralde:)


foto orman fakültesinin girişi