21 Ocak 2009 Çarşamba

geceymiş


Gecenin bir yarısı, Aaah Belinda filminin bitimine biraz daha var ama karakterlerden birisini utandıracak bir durum ortaya çıkınca ben o filmi izlemeye devam edemiyorum ki tam şu anda Serap'ın sözde ailesi tiyatro salonundan girmek üzere hamle yapmakta... Ne tür bir bozukluk var bende anlamadım. Bugün Vincent 'ı izledim yine ve bir kaç yemek yaptım fakat bir tanesinin iğrenç olduğu konusunda sofradaki herkesle hemfikirdim. Bir arkadaşım kağıt katlamış pek hoş ve ben bekliyorum yine.... Geçen haftasonu Hideo Benjamin Noda'nın retrospektif sergisine gittim. Bir kaç kitap aldım. Hava yağmurluydu ve kimse evinden dışarı çıkmamıştı. O havada kale, yapraksız ağaçlar ve Ninomaru daha güzel görünüyor. Her şey pusun arkasında daha sessiz daha hareketsiz daha eğlenceli. Sadece kuşlar ve ben. Dümdüz sarı çimenler. Aklımda...

14 Ocak 2009 Çarşamba

çıkmış

Basımını uzun süredir beklediğim Mark Brazil's Field Guide sonunda çıkıyor. Yoksa Amazon mail atmazdı değil mi? :) Elimde bulunan rehber kitap iyi olsa da bir Collins kadar işime yaramadı ne yazık ki. Bu yeni kitapta çizimlerle daha iyi bir anlatım olduğunu sanıyorum.

yokmuş

çok uzağım, ama bazı günler sanki uzaktanda uzak. Yüzyıllardır uzakmışım gibi. Depresif hava puslu, okula gideceğim, bembeyaz koridorları soğuk. Herhangi bir şeyden daha yakın olamayan sevdikler...

13 Ocak 2009 Salı

okunmakta olanlar... başucumda, okulda, masada, yerde...

Daphnis and Chloe, Longus Marc Chagall, burada ki en büyük kitapçıda İngilizce kitaplar hiç satılmadığı için hep ucuzlukta ganimetlerim sizi nasıl sığdıracağım bavullara, nasıl güveneceğim gemilerle okyanus aşırı yolculuklara?
Koca Tembel, Romain Gary Türkiye'den taşınanlardan ve hala okunamamış nedense. Makale makale derken.... nereden genişleyecek beynim?
The White Tiger, Aravind Adiga yorumlar teşvik edici.
Uzak, Oruç Aruoba her zaman çantamda milyonuncu kez göz pınarımda.

kıskanılmış duvar tırmaşık mıymış

Bir zamanlar bu kuşu görebilmek adına Valla'da boynumuz tutulmuştu. Yükseklik korkusuyla cebelleşirken bahtımıza sadece bir kara leylek düşmüştü. Kalk sen gel İstanbul'a salaklaş ondan sonra yalasın yutsun bütün şehrin kuşçuları seni. Küstüm oynamıyorum. -Foto Mükü'den-

yazmış

Her ikisi de uzaklardayken fotoyu çekene, çadırlar ve yoğurtlu ton hoş gelir sefa gelir ayaklarına kara sular gelir. Dalyan da güneş batmakta aşılan dağlar morarmakta...

giriş

O ne, bu ne, şu kim? Varlık mısın güney mi? Beyin akıtması yöntemiyle nereye kadar giderse? Uğraş lazım bana bugünlerde.