20 Kasım 2010 Cumartesi

miss ya

bu gece ay çok güzel, ben sizi özledim ve
şu anda,

kumamoto: 6 C
izmir: 14 C
kitakyushu: 10 C
kobe: 7 C





not: daha iyi bi sürü fotonuz var belki ama, fotolara baktıkça hüzünlendim, daha araştıramadım. esenlikler...

19 Kasım 2010 Cuma

fil


pasaportta kahvaltı, yürüyüş, kızlarağası hanı, çiçekli şal ve bu kocaman fil (ayakları ve hortumu oynuyor), kahve, vapur, kumpir, tavuk göğsü, tavla, neşe, ayşegül, fatoş gibi bir gündü dün...

16 Kasım 2010 Salı

ürperti

o kadar çok yanyana dolaştığım ve karşılaşmadığım insan var ki, korkuyorum bu durumdan. biri çıkıyor ve aha bende o sene hep oraya takıldım diyor. hiç görmediğime yemin edebilirim ya da hep o meyhanede içeriz diyor. bir fasıl mutlaka karşılaşmışızdır aslında ama tanıdık bile değil siması. hep o dükkandan alış veriş ederimle devam ediyor gibi gibi gibi...elalem creepy diyor , durum budur aslında.

blogundan tanıdığın birisini yan masanda içerken görmek tuhafmış, ben onu tanıyorum o beni tanımıyor selam versem mi? neden veriyorum ki? ama ben onu tanıyorum (mu?). falan filan sonuçta biz içtik onlar içti kimse kimsenin farkına varmadı...

bir bayram günü daha geçiyor. anneanne ziyaretinden sonra annemle bostanlı da yürüdük, körfez o kadar güzeldi ki. sonra sinemaya gidelim dedik. avm de 10 tane salon varsa da new york ta 5 minare zımbırtısını izlemek istemiyorsanız hiç film yok.

ile yi tekrardan okurken, meşe fısıltıları nı aldım bugün. sevdiğim biri iyi geliyor demişti kitapları ben de daha iyi oluveriyorum sanki, dingin oluyorum aruoba okuduktan sonra.

2011 ajandamı da aldım, klasik ece, özlem e selamlarla...

ayrıyeten o kadar güzel bir bileklik serisi hediye etti ki sevgili arkadaşım baktıkça bakıyorum:)


not: cumartesi gecesinin dökümünü de kısaca buraya yazayım da unutulmasın: antakya döner, topraktan (vişneli cheesecake), burger, canım öğretmenim parkı, mesken, şambali:), SOS, ertesi sabah ayşegül de kahvaltı, mutluyum mutlusun mutlu.

14 Kasım 2010 Pazar

mantar ormanı

bir varmış bir yokmuş, bundan çok değil 3 vakit önce, dünyanın bu köşesindeki en güzel ormanlar zalim şehrin kıyısında uzanır dururmuş, çınarlar çamlara yarenlik eder, hiçbir yerde görülmeyen kuşlar buralarda dolaşırmış...

sonra olan olmuş, bir kıvılcım her yeri darma duman etmiş, tosbağalar yanmış, çekirgeler kavrulmuş, asırlık çınar dallarını dökmüş, çamlar bir daha yeşillenmemiş. Küsmüş orman herkese, yüzünü çıkarmamış topraktan.

yıllar yılları kovalamış, küsen topraktan ha bir ha iki derken önce çalılar sonrasında küçücük çam fidanları bel vermiş, bir safran kırılgan boynunu dışarı uzatıp bakıvermiş, lakin masalın mutlu sonuna daha çok çok vakit var imiş:











tatilin ilk günü büyük yangından arta kalan ormanda yürüyüş yapıp mantarlara bakmakla geçti. ne kadar güzeller değil mi?

7 Kasım 2010 Pazar

kasım


cumartesi pazar çalışmanın en iyi yanı etrafın sessiz olması, sonbahar kampüste güzel. mandalina bahçelerinde yürüyüş, bir kaç mandalina hırsızlığı (göz hakkı), çiçekler...