o kadar çok yanyana dolaştığım ve karşılaşmadığım insan var ki, korkuyorum bu durumdan. biri çıkıyor ve aha bende o sene hep oraya takıldım diyor. hiç görmediğime yemin edebilirim ya da hep o meyhanede içeriz diyor. bir fasıl mutlaka karşılaşmışızdır aslında ama tanıdık bile değil siması. hep o dükkandan alış veriş ederimle devam ediyor gibi gibi gibi...elalem creepy diyor , durum budur aslında.
blogundan tanıdığın birisini yan masanda içerken görmek tuhafmış, ben onu tanıyorum o beni tanımıyor selam versem mi? neden veriyorum ki? ama ben onu tanıyorum (mu?). falan filan sonuçta biz içtik onlar içti kimse kimsenin farkına varmadı...
bir bayram günü daha geçiyor. anneanne ziyaretinden sonra annemle bostanlı da yürüdük, körfez o kadar güzeldi ki. sonra sinemaya gidelim dedik. avm de 10 tane salon varsa da new york ta 5 minare zımbırtısını izlemek istemiyorsanız hiç film yok.
ile yi tekrardan okurken, meşe fısıltıları nı aldım bugün. sevdiğim biri iyi geliyor demişti kitapları ben de daha iyi oluveriyorum sanki, dingin oluyorum aruoba okuduktan sonra.
2011 ajandamı da aldım, klasik ece, özlem e selamlarla...
ayrıyeten o kadar güzel bir bileklik serisi hediye etti ki sevgili arkadaşım baktıkça bakıyorum:)

not: cumartesi gecesinin dökümünü de kısaca buraya yazayım da unutulmasın: antakya döner, topraktan (vişneli cheesecake), burger, canım öğretmenim parkı, mesken, şambali:), SOS, ertesi sabah ayşegül de kahvaltı, mutluyum mutlusun mutlu.